Perşembe, Temmuz 04, 2013

Dizi Parkı

Direkt olaya giriyorum hazır mıyız?

Eğer ortada bir olay söz konusuysa ilk soru o olayın ne olduğudur. Taksim olaylarının ne olduğunu ise açıklayamayız. Çünkü onu meydana getirenler bile ne olduğunu bilmiyor. Bazı görüşler ortaya atılmadı değil.

- Önce denildi ki biz ağaçlar kesilmesin istiyoruz.

- Sonra denildi ki biz Atatürk çocuklarıyız.

- Nihayet denildi ki faşist hükümet istifa etsin.

Hiçbir absürd komedi bile birbirinden böyle bağımsız bir olay örgüsü bulundurmaz. Bunu çözümlemeliyiz. Çünkü bu önemli bir konu.

Ben taraf falan değilim. Ne görürsem onu söylüyorum. İnandığım herbir şeyi sonuna kadar öğrenmeye çalışıp da içimi rahat ettirdiğimde inanırım. Ak partili değilim. Chpli de değilim. Komünist de değilim. Yandaş bir savunma yapmayacağım kimseye yani, eğer aradığınız bir tür parti sloganıysa şimdi hemen bu sayfayı terk etmekte özgürsünüz.


olay örgüsünden sonra gelelim hikayenin kahramanlarına. birçok gruplaşma var ama bireysel bazda düşünürsek her zamanki gibi olay halkın omuzlarına yıkılmış. halkı ateşleyen terör örgütleri olmaz, en azından direkt olarak. teröristler işlerini endirekt halleder. şu durumda halkı örgütleyip çeşitli illerde ayaklandıranların sanatçılar olduğunu görmek çok mümkün.

bu blogda ünlülerin akıl kontrolünde olmasıyla ilgili yazdığım her yazıda onların böylesine kukla gibi kullanılıp köleleştirilmesinin tek amacının halkı yönlendirmeleri olduğunu söylememiş miydim? işte şimdi de alın size bariz bir örnek nasıl halkı yönlendiriyorlar.

sanatçılar taa olayın başından beri ne demişler...

Diyor ki mesele Gezi Parkı değil, anlamadın mı? Sana soruyor, sana! Hala anlamadın mı diyor.

Peki ne anlamalıyız? Ağaçları korumak için başlatılan bir kampanyada en büyük destekçilerden birisi mesele ağaçlar değil diyorsa mesele gerçekten de ağaçlar değildir. Tabii oraya halktan ağaçlar için gidenler var, ancak bunlar azınlıkta. Asıl gidenlerin amacı örnek a'da görüldüğü gibi ağaçlar değil.

Bir gösteriye bir insan bir amaçla gider. Ağaç direnişinde başka bir amaç ne olabilir?

Ya gerçekten provokatörlük yapmaya, ya da akp'yi devirmeye. Hayır yani eğer başka bir amaç olabilitesi varsa Alabora kendisi çıksın söylesin.
Birkaç gün sonra gerçekten de bir açıklama yapıyordu. Ama bu sefer de mesele'nin ağaçlar olduğunu söylüyordu. Özetle şöyle diyor; "gezi parkına ağaçlar için gittim, ağaçları korumaya. ama tabii mesele ağaçlar değil. sen anlamadın galiba?"

Evet, dediğinden hiçbir şey anlamadık.

Yok eğer de bu tweetleri halkı kışkırtmayan ve yönlendirmeyen tweetlerse kendisi yine bir paradoksun içerisinde. Ve hayır, hala net bir ifadesi yok. ifadesi, ifadelerinin çarptırılmaması gerektiği yönünde. çarpık şeyi çarpıtamazsın ki zaten. neyse.
herkesi doğa için çağırdım diyor ama "mesele gezi parkı değil, hadi gel" diye çağırmamış mıydı? hatam varsa söyleyin.

Bir de sonra Okan Bayülgen diyor ki fikrini değiştirebilir.

Ama o fikrini değiştirmediğini söylüyor.

Okan Bayülgen, "mesele ağaç meselesidir" diyor.


Ama aksini iddia eden birini destekliyor ve buna karışamayacağımızı söylüyor.

Ortada karışan bir şey varsa o da halkın kafasıdır. Madem ağız birliğiyle konuşamayacaksınız, konuşmayın. Ama pardon zorundasınız değil mi? Pardon, tamam.

Ayrıca da dostumdur dediği kişinin adı Mehmet değil, Memet. Çok yakın dostuymuş belli. Memet, evet Memet. Hmm, hadi devam edelim.

Yalnız tam buralarda işin boyutu değişiyor. Bilmem farkında mısınız ama herkes provokatörlerin varlığından bahsediyor. Erdoğan sürekli provokatörlerin oyunlarına gelmememiz gerektiğini söylüyor. Sanatçılar yakıp yıkan provokatörlere dikkat edin diyor. Halktan birçok kişi de twitter'da provokatörlerin bizi oyuna getiremeyeceğini yazmış. Ama benim sorum şu; sen değilsen, ben değilsem, kim bu provokatörler?

Provokatörler var ve asıl "eylemi" de onlar yapıyor. Ama kim bu provokatörler ya? Bunu hiç düşündün mü? Ya da dur birkaç bir şey göstereyim sana. 
Bdp bayraklarıyla gelmişler. Bdp, bak B-D-P. Sen bu fotoğrafa ses çıkarmazsan yarın onların dalganan bayrakları altında zafer türküleri söyledikleri günlerin hayalleri gerçek olur. Bu dediğimi de hiç küçümseme. 24 milyon metrekarelik Osmanlı yıkıldı, dünyanın ve ülke sınırlarının bu kadar küçüldüğü bir zamanda kimse kendine fazla güvenmesin.

Bu demek değildir ki savaşı başlamadan kaybettik, bu ülkeden Nene Hatunlar yine çıkar. Ama vatan toprağı bir kez daha bölünecek olursa (ki Allah korusun) bu sefer baban kim olur gerçekten de bilemezsin.

Yalnız neden hep Che? Anlatsın biri bana lütfen. Neden bir Fatih bayrağı ya da bir Atatürk bayrağı açılmıyor da ne zaman sözüm ona bir özgürlük zımbırtısı çıksa hemen Che bayrak, rozet ve alıntıları da beraberinde geliyor? Che, Türk mü ki? Irkçı olduğumu falan da sanmayın bütün konuştuklarım boşa gider.

Demek istediğim şu. Che özgürlük yanlısı falan harika tamam mı? Tamam. Ama bu adam bugün yaşasaydı senin ülkene de karşı bir politika izleyecekti. Sonra manşet atıyorlar "çok güzelsin Türkiye" falan diye fotoğraflardaki sembolik ya da gerçek kişilerin hiçbiri Türk değil. Öyle ya, zaten gezi'nin ideolojisi de Türk değil.

Pardon, Atatürk resmi niye yok demiştim ya onu unutun. Bakın burada ne tür bir rezalet var.

Mustafa Kemal Atatürk, her nasıl bir karaktere veya ideolojiye sahip olursa olsun, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yani benim ülkemi temsil eden adam değil midir? Kurucu unvanı yok mudur? Nasıl olur da Atatürk resminin yanına, üzerinde yaşadığı toprakların devletine ihanet eden ve var olmayan bir devletin lideri olduğu iddia edilen Apo denilen kişiyle yanyana resmi açılır?
Benim aklım bunu almıyor. Bu mümkün değil. Bir insan isterse Atatürk'ü sevmesin, isterse ona ve görüşlerine zıt bir zihniyette olsun hiç farketmez. Atatürk'ün asıl hizmeti o sağdaki kırmızı bayrağım değil midir? Uluslararası ve yerel bakış açısı bu değil mi? Burada amaçlanan aslında Türkiye yanında bir de Kürdistan kurulmasını meşrulaştırmaktır. "Bakın bu sizin kurucu lideriniz bu da bizim kurucu liderimiz." demektir.

Bu toplumsal hareketler devletlere darbe olsun diye yapılıyor, uyuma. İkinci yazıda bunları açıklayacağım.

Tabii diğer "halkın yanındaki" ideolojiler de bu fırsatı kaçırmak istemediler. Emekçi Hareket Partisi bayrağı. Hee tamam da o bayrağı açınca eline ne geçti? Gezi Parkı değil artık olay, partiler ve örgütler geçidi.

Olay en başından beri siyasiydi, öyle olması planlanmıştı. Sen bunun böyle olduğunu bilmiyordun. Zaten sen "direniş var dediler geldik" modundaydın.

 Şunu da söyleyeyim; occupy hareketinin sembolü yumruk ve de bu halkçı görüşlerin sembolü de yumruk. Aynı zamanda halkı ve çalışanı/işçiyi temsil eden orak ve çekiç sembolleri de ortalıkta dolanıyor.


Neden halkçı ideolojilerin sembolü "yumruk"la, occupy hareketinin sembolü aynı "yumruk"?

Sembollerden o kadar bahsediyorum. Bu, bu demek; şu, şu demek diye. Alın size sembolleri çözebileceğiniz aktif bir saha. Sembolleri üreten kaynak selamını yolluyor bizlere. Occupy bir halk hareketi, o yüzden onun sembolü "yumruk" olacak. Bu sadece Türkiye'de değil her yerde böyle. Tek tek koymayayım buraya, internette araştırıp bulabilirsiniz zaten.

Duyabiliyormuş gibiyim, ne olacak sembol varmışsa dediğini. Kardeşim bak şimdi sokakta üniformalı bir çocuk görsen ne dersin? "Bu çocuk okula gidiyor." dersin. Çocuğun üzerinde herhangi bir arma görsen ne dersin? "Bu çocuk bilmem ne okuluna gidiyor." dersin. Bunlar senin o anki sembolik bazda düşündüğün şeylerdir. Mason üstadı Remzi Sanver ne diyor bak şimdi beynini kanalize et, bir anlamaya çalış.

"Sembollerle düşünme geleneği insanlık tarihinin önemli geleneklerinden biridir. İnsanların sembolleri bir takım ritüelleri kullanmak yoluyla duygulanmaları. Bunlarla ilgili entelektüel alışverişte bulunmaları, bu çok evrensel bir yöntemdir. Aslında masonluk da bu yöntemlerin tatbikçilerinden bir tanesidir.

Buradaki ana fikir sembollerle düşünmeyi bilmektir, şunlar masonluğun sembolüdür bu değildir gibi bir anlam yapmak. Daha ziyade inşaat geleneğinden gelen pergel vardır, gönye vardır. Masonluğun bunları değerlendirişi tamamen sembollerle düşünme esasına dayalıdır.
" (Fatih Altaylı / Teke Tek)
yani bu eylemlerin sembolünün yumruk olduğunu gören masonlar bu işin arkasındakilerin kim olduğunu ve ne amaçla yaptıklarını anlayabilirler. bakın bir mason üstadıyla aynı şeyi söylüyorum. yanılıyor olamam değil mi? şimdi aklındaki diğer soruya gelelim: "Ne yani taksim olaylarını masonlar mı başlattı?"

Mason tabiri bence biraz yavan kalıyor bu tür olaylarda. Yani tam ifadesi değilmiş gibi, ihata edememiş gibi. Bu işlerin arkasında: küresel güçler ve onların Türkiye'de kurdukları uzantılar var.

Fotoğraftaki sapanla polise taş atan kadın, 53 yaşında DHKP-C mensubu olduğu iddia edilen Emine C. çıkmış. Sadece bu kadın değil, yanındaki birkaç genç erkek de sapanla taş atıyor.

Toma su sıkmadığı halde neden ona taş atıyor? Eğer toma su sıkıyorsa neden oradan gitmek yerine taş atarsın ki? Sen ona taş atarsan o da sana su sıkacak ve kavga alevlenecek, çatışma haline gelecek. Gelmedi mi zaten? Neden sadece sakin kalamıyoruz? Kendimizi kontrol edemiyoruz? İnsanın en çok da gergin anlarda sukünetini koruması gerekir. Ama bu kadının amacı zaten toplum çıkarını gözetmek yerine olayı rezil etmek olduğu için o bu insani özelliklerden muaftır.

Burada tomayı kullanan kişiyi haklı çıkarmaya da çalışmıyorum. Haklı haksız meselesi yok ortada. Ne olur mantıklı yaklaşmaya çalışmamı anlayarak sen de iyi niyetle yaklaş. Benim söylemek istediklerim polis-sivil ya da halkçı-faşist kavgalarının ötesinde bir şey. Bunlardan daha geniş bir kapsamda değerlendiriyorum. Çünkü bu olayı ancak bu çerçevede anlayabiliriz. Yoksa da oyuna gelmişlerden bir başkası daha oluruz. Bir tane daha fazla. Çözümde rol alacağına sorunda yer alan bir kişi daha. Bu böyle olmasın.

Kadının örgüt üyesi olmadığını, haberin fake olduğunu söyleyenler de olmuş. Peki bunlar da mı çok masum? Haberi aynen yazıyorum.

"Şişli Ramada Otel civarında üzerlerinde doktor kıyafetleri ile gözaltına alınan sahte doktorlardan birinin farklı mekanlarda şarkı söylediği ortaya çıktı. Gezi Parkı eylemlerine doktor önlüğüyle katılan ve gözaltına alınan 3 kişi adeta birer suç makinesi çıktı. "Doktorlar gözaltına alındı" şeklinde farklı basın yayın organlarında yer alan haberlerin ardından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu twitter aracılığıyla açıklama yapmış ve gözaltına alınan bu şahısların doktor olmadıklarını açıklamıştı."

Yani işin özeti şu; Şişli'deki otelin orada birkaç doktor gözaltına alınıyor. Dedirtecekler ki "hain polis yardımsever doktoru gözaltına alıyor". Her zamanki demagoji. Twitter'da da görmüştüm, "tanımadığınız kişilerden su almayın polis bayıltıp fişliyor." şeklinde dandik birtakım masallar da uydurmuşlar. asıl komik olan insanların buna bir de inanıp RT etmeleri.

Sonra fotoğraftaki sahte doktor olan şahıs şarkıcı Ali Eren çıkıyor. Bu da haberin devamı:

"Şişli Ramada Otel civarında üzerlerinde doktor kıyafetleri ile gözaltına alınan kişilerin Emniyette sorguları devam ediyor. A.R.K. (38), Y.E (22) ve F.T (21) üzerlerinde doktor elbiseleri ile göstericilerin arasına karışmak isterken, polis tarafından şüphelenilerek gözaltına alınmıştı. Bu A.R.K'nin 7 adet hırsızlık, 1 adet tehdit, 1 adet yaralama suçlarından kaydının bulunduğu ve devam eden davalarının olduğu belirlendi. Henüz 22 yaşında olan Y.E ise beden ve ruh sağlığı bakımından kendini savunamayacak bir kişiyi öldürmekten yargılandığı, cezaevindeyken 6 kez firara teşebbüs ettiği 2 tehdit kaydının bulunduğu öğrenildi. Y.E'nin ayrıca asker firarisi olduğu da ortaya çıktı. 21 yaşındaki F.T'nin ise terör örgütüne üyelik, terör örgütü propagandası yapmak, suç eşyasını satın almak, tehdit, örgüte yardım, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek suçlarından soruşturma geçirdiği ve tutuklu yargılaması devam ettiği dönemde Amasya-Van-Hakkari cezaevlerinde yattığı tespit edildi."

Bu da başka bir haberden:
"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin önemli tespitlerde bulundu.

Başkent'te 23 göstericinin tutuklandığı soruşturmaya ilişkin hazırlanan fezlekede DHKP-C ve MLKP'nin de aralarında bulunduğu sol terör örgütlerinin faaliyetlerine dikkat çekilerek şu ifadeler kullanıldı: "Eylemleri fırsat bilen 10 terör örgütünün gösterilere katıldığı ve eylemleri bir kalkışma haline getirerek etkin oldukları gözlemlenmiştir. Eylemleri kontrol altına alarak kendi amaç ve ideolojisine kanalize eden terör örgütleri, şiddet eylemleri ile tehdit unsuru haline gelmiştir."
DHKP-C ve MLKP gibi örgütlerin PKK bağlantısı olduğunu ve hepsinin aynı amacı gerçekleştirmeye çalıştığını anlatmaya gerek?

Hem zaten örgüt üyesi olmasına da gerek yok kimsenin. Kamu malına zarar veriyorsan teröristten ne farkın var? Yakıp yıkıyorsan teröristten ne farkın var? Onların da yaptığı halka zarar vermek değil mi?

Ağaçların kesilmesiyle siyasi görüşlerin ne alakası var acaba? Deniz Gezmiş de mi Gezi Parkı'nı çok severdi? Boyun eğme yazısının altında "şimdi anarşi zamanı" yazıyor. Evet sizin niyetiniz belli. Yine tekrar edeceğim ben burada sıradan vatandaştan bahsetmiyorum. Galeyana getirenlerden bahsediyorum. Küresel güçlerden bahsediyorum. Temiz niyetleri kötü amaçlara dönüştürenlerden bahsediyorum.

Başbakana küfretmek mi "haklı ağaç davası"? Ağaçları koruyun ben buna niye bir şey diyeyim? Ama sen gidiyorsun, kamu malına zarar veriyorsun üstünü boyayıp yazı yazıyorsun. Yazdığın da bir şey olsa. Melih Gökçek'e ya da başbakana küfretmek cahilliktir. Şahsen ben de onların partilerini ve izledikleri politikayı hiç mi hiç tasvip etmiyorum. Ak Parti'nin çizgisine karşıyım ama küfretmekle sonuca varılmaz. Bu taraflaştırmadır, kutuplaşmadır. Başbakanın politikasına karşı olmak onun şahsına küfretmeyi gerektirmez. Böyle bir bağdaştırma yok. Herkes kendi seviyesini belli eder.

Ayrıca sağcı - solcu meselelerinin olduğu ve yine gençlerin sokağa dökülüp spreyle duvarlara veya buldukları nesnelere birtakım görüşlerini yazdıkları 80'li yılların aynı tiyatrosunun bugün de oynandığını görebiliyor musunuz? Yine aynı hataya düşürüyorlar bizi. Bu gaza tekrar geliyoruz. Tarihi tekerrür edecek kadar düşüncesiziz.

Yine her yerde anarşi işaretleri. Çarşı grubuna atfedilerek yapıldığı sanılıyor. Çarşı her şeye karşıysa vandalizme de karşı olsun bir zahmet. Bu arada sol üstteki vamos yazısına da koptum. Sanki İspanya'da yaşıyoruz. Hayır yani eğer Ntv'nin aracına onlara ders olsun diye zarar verecek çılgın bir gençsen tamam bir şey demiyorum. Onlar bunu hak ediyor ama bir tane arabayı bu hale çevirmekle de orada ismi geçen şahsa hiçbir zarar getiremezsin ki. Büyük düşünemiyoruz işte birkaç çocuk oyuncağıyla bizi oyalıyorlar.

Bakın bu da ülkemden vandalizm manzaraları:



Attıkları molotof sonucu yanan toma. Molotof sonucu yanmadı diyen varsa da videonun sonuna dikkat etmeli. Diğer toma yanan tomayı söndürmeye çalışırken sağ taraftaki vandallar su sıkan tomaya bir şeyler fırlatıyorlar. Tomayı söndüren tomaya niye bir şey fırlatırsın? Savaşta bile bir süreliğine ölüleri toplamak için iki taraf da durur. Bu vandallarda ise durmak yok yola devam.

Bazı rivayetlere göre de polis tomayı kendi yakmış. Cool story bro.
Söndüren tomayı kim yakıyor peki? 1:30'a dikkat.

Yanan bir araç. Aaa, hiç önemli değil. Alıştık bu manzaralara n'olacak.

Yine aynı küfürler, bir komiklikler falan. Elde edilen nedir peki? Artık gaz sıkmıyorlar mı? Park kurtarıldı mı? Halk hak ettiği karşılığı aldı mı? Fakirlerin yüzü güldü mü? İşte bunlar cevapsız sorulardır.
 
 Vandallar her yerde.

Ne zulümü gördüysen anlat. Bir günde verilen 32 şehit? Batman'da öldürülen 8 aylık hamile kadın ve kızı? Kime neyi anlatıyorsam...

Yukarıda Ankara başsavcılığıyla ilgili verdiğim haberi hatırlayın. MLKP koyduk mu? diye soruyor. Şimdi anladınız mı acaba? Gezi Parkı olaylarının iç yüzü işte tam bu araçta yatıyor. Bu kanıt yetmez mi?


Bu yazı her şeyi anlatıyor. Halk içindi ya her şey, hangi halk anladınız mı? Pkk ve Kck'nın halkı kimdir? Ben pkklı değilim şu halde halktan değilim sanırım. Üstte de Kürtçe "direnmek yaşamaktır" yazıyor. Demek ki kimler direniyormuş? Pkkli Kürtler direniyormuş, ağaç nöbetçileri değil.


"Pkk - Kck" ve yine koyduk mu yazısı. Hep de örgüt ismine tesadüf koyduk mu yazısı. Kaosla bize getirdikleri zarardan bahsediyorlar.

Tüm bu vandalizmden, vatan bütünlüğünü gözeten Kürtleri tenzih ederim. Kürt olmak başka pkklı olmak başka.

Ben tüm bu saydığım vandalizmi sıradan halkın yaptığına inanmıyorum. Tüm bu örgütlerin bilinçli olarak gezi parkı nöbetini kendi direnişlerine çevirdiklerini gösteriyorum. Sonra çıkıp da "siz DHKP-C'yi niye bu kadar büyütüyorsunuz? Ne yapabilirler ki?" diyenin de aklına şaşarım. Bir avuç pkklı neydi ki Türkiye şimdi onlarla masaya oturuyor? Hem zaten bu örgütlerin hepsi Kck'da birleşir, Kck'nın uzantıları işte. Çoğu insan bunu bilmez.

Sürekli olarak gezi'ye erzak geliyor. Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Sürekli bir canlılık kazandırmak için halkı meydanlarda tutmaya çalışıyorlar.

Tabii direniş cephelerinden birisi olan Redhack de bu canlılığı sürekli tazelemek adına ne yapılması gerektiğini biliyor. Hani ilk başta çadırlarında ve çimlerde kitap okuyacak kadar masumdu bu insanlar? İşte o masum kısım gerçek halk, ki Redhack onlara "dümbük" diye hitap etmeyi tercih ediyor.

Direniş ruhunu bilenlerin ise devrimcilerin olduğunu söylüyor. Devrimciler ise DHKP-C, MLKP vs. gibi örgütler oluyor. Yani yasadışı terör örgütleri. Şimdi bir yerlere vardık sanırım.

Twitter'da #flamasızgezi olarak başlatılan kampanyaya da birçok kişi tepkili. Gezi, apolitize edilmemeliymiş. Ağaçları siyasi propagandayla mı kurtaracaksınız?
Kısacası Gezi Parkı direnişinin asıl amacı ne parkı korumak ne de Ak Partiyi devirmek. Onların amacı kaos oluşturmak. Böylece AKP hedef olarak gösterilip faşist ilan edilecek, halk da bu "baskıcı yönetimi"(!) yıkmaya çalışacaktı. Bu sırada da art niyet sahipleri emellerini gerçekleştirmek için fırsat bulacaklardı.

Bu hareketin tam da pkk'yla masaya oturulduğu bir dönemde çıkması biraz fazla tesadüf değil mi? Kaostan yararlanıp Kürdistan'ı kurmak isteyenler yok mu sanıyorsunuz? Pkk sadece Kürtlerin hareketi değildir. Zaten sadece Kürtlerin olsaydı bu aşamaya gelinebilir miydi? Oturduğun bölgede ayaklanma başlat bakalım nasıl başlatıyorsun? Silah desteğini ve ekonomik destekleri nereden alıyorsun?

Pkk, başlıbaşına bir siyonist harekettir. Bunu bilmeyen ise ne yerel ne de küresel siyaset hakkında konuşmasın. Çünkü asıl düşmanı bilmezsen kuklalarıyla oyalanırsın.
Mesela üstteki resmi yapan kişi Erdoğan'a sultan göndermesi yaparak onun faşist bir yönetici olduğunu iddia ediyor. Erdoğan'ın politikasına karşı olsam da Erdoğan'ın faşist olmadığını kanıtlarım. Son zamanlarda hazırlanan ortam, bak özellikle "hazırlanan" ortam sayesinde Erdoğan faşist olarak hedef gösteriliyor. Ama kendisi aksine fazla müsamahakar ve tavizci bir politika izlemiştir.

Türk bayrağının hilal'ini vampir dişi gibi göstermeleri ne demektir biliyor musun? Bunu anlayabiliyor musun? O bayrak faşizme karşı olanların da bayrağı değil mi? Neden vampir dişi oluyor o zaman? Demek burada bir İslam düşmanı var. Burada bir Türkiye düşmanı var.

 Erdoğan faşist değildir, en azından dindar bir diktası yoktur.
- Domuz etini kasaplık et statüsüne sokan,
- Zinayı suç olmaktan çıkartan,
- AB Uyum Yasaları için İmar Kanununda "cami" ifadesi çıkartarak yerine "ibadethane" ifadesi yazan,
- İsrail ile ilişkiler bozulmasın diye okullara "boykot etmeyin" talimatı veren bir partiden bahsediyoruz.

Bunların hangisi dine uygun ki? Türkiye'de ılımlı islam istediler ve bunu da akp hukümetiyle uyguladılar.


Oyunların hangi birini size anlatayım kardeşlerim?

Yine islamofobik bir söylem daha. Benim cumhuriyete bir karşıtlığım yok, peki senin dinle ne zorun var? İmamın bu işle ne alakası var?

Bu zihniyete bu fotoğraf yeter. Daha fazla bir şey söylemeye de gerek yok. Kendisini entellektüel karşısındakini de avam gören sözum ona insanlar aramızda yaşadıkları sürece bizden bir baltaya sap olmaz. Ayrım yapmadan cumhuriyetine sahip çıkamadıktan sonra imama laf atmanın anlamı yok. Zaten farklarımızdan ötürü bizi koparmaya çalışmıyorlarmış gibi bir de sen destek ver bu kaos efendilerine. Sonra kendini entellektüel zannet. Kendini özgür zanneden esirden daha esir kimse yoktur. Ve ne gariptir ki bu sözü herkes onaylar ama kimse üzerine alınmaz.

Gezi Parkı tezgahı hazırlanalı çok oldu. Bak sana bir video izleteceğim. Sıkıldığın yerde kapatabilirsin.


Saydım tam 3 kere "kimin aklına gelirdi ki" dedi. Ahaha, masum insan portresi. Yalnız oyunculara güvenmek de sakat iş. Rol kesmediğini nereden bileceksin? Ki bu video bence bununla dolu. Ve de Levent Üzümcü'nün halihazırda oynadığı Harem dizisinde de süreçle ilgili senaryo işlenmiş. Akil Adamlar bile geçiyor. Ne var, komedi dizisi ne olmuş?

Bu videonun yüklendiği tarih ise Mart ayı, yani olaylardan 3 ay önce. Ne demiştim, hazırlanan süreç.

Gelgelelim.

Gezi parkının pkk'ya dayanan yönü. Kimin provokatör ve vandal olduğunu anlamadan meşru hukümete faşist diyenler olarak hakkımızı hiçbir zaman alamayız. BDP'li milletvekili Sırrı Süreyya Önder. O da eylemlere katılmış. Önderi de Apo'dur, farkındasınız.

Apolitize edilmemesi gerektiği düşünülen bir eyleme katılıyor. Herkes devrimci ne hoş. Peki neyi deviriyoruz? Meşru hukümeti. Ha yani oylarla başa getirdiğiniz hukümeti mi? 3 tur bindirerek iktidarı tatmış hukümeti mi? Peki ne oldu, 3 sefer damgayı ampule basarken büyü altında mıydın? Özgür iradenle vermedin mi oyunu? 10 yıl sonra ne oldu da uyandın(!)?

Birileri akp'ye oy vermeni istedi, verdin. Şimdi onu kötülemeni istiyor, kötülüyorsun. Üzgünüm ama bu böyle.

Yazının başında olaylarda aldığı rolle bahsettiğim Okan Bayülgen, Sırrı Süreyya ile fotoğraf çektiriyor. Ellerde sigaralar, keyifler tavan. Ne güzel bir araya da gelmişken de bu güzel anı fotoğrafla ölümsüzleştirmek lazım. Çünkü bu çok temiz bir eylem. Adam taa ülkenin doğu yakasından gelmiş ağaçları korumak için. Onca derdini bir kenara bırakmış.


Bu fotoğrafa gelen tepkiler üzerine Okan Bayülgen:


Üst düzey pkk'lılarla bağı olduğu aşikar olan bir kişiyle arkadaşsın, ilginç. Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Kurduğu cümlelerdeki garip uyumsuzluktan bahsetmeyeceğim bile.

Ortada pkk lideri Murat Karayılan ve yanında Sırrı Süreyya. Çok mutlu anlarından bir kare.

Haa bu arada ne oldu biliyor musunuz? Türkiye bu olaylarla meşgulken Türk Petrol Kanunu tasarısı meclisten geçti. Özelliştirme (ki buna düpedüz peşkeş denir) aldı başını gidiyor, geçmiş olsun.

Detaylı habere buradan ulaşabilirsin, ben ilgi çeken bazı maddeleri yazayım.

  • Yabancı şirketler petrol arayabilecek.
  • Türkiye, 18 petrol bölgesi yerine kara ve deniz diye iki bölgeden oluşacak.
  • Ruhsat süresi dolan petrol sahaları yabancı şirketlere geçebilecek.
  • Vergilerden muaf tutulacak.
  • Arama ruhsatı süresi 5-8 yıl olarak arttırılacak.
  • Ormanlarda ve askeri bölgelerde de arama yapılabilecek.
  • Vatandaşın arazisine el konulabilecek.
  • Çıkarılan petrolün sadece 8'de 1'i devlete verilecek.


Son olarak da herkese evrensel bir mesajım olacaktı. Onu da böylece vereyim.

 "...bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın." (maide/8)