Perşembe, Mayıs 29, 2014

Bazı Hatalarım

Merhaba, uzun bir süre oldu. Birçok işi eşzamanlı olarak rayında götürüyordum ve bu blogda da yazmaya devam ediyordum. Ama yazdıklarımda makasları yanlış yerlerde mi değiştirdim, artık ne olduysa içimde bir huzursuzluk duydum.

Bu huzursuzluk öyle bir boyuttaydı ki artık Lena olmak istemiyordum. Bunun altında yatan bir neden olmalıydı ve benim de bunu öğrenmem gerekiyordu. Hayat sürekli bir akışta ve çok daha önemli olaylar da hayatımda vuku buluyordu ama bu bloga da çok önem veriyordum. Çünkü bir kişi bile buradakileri okuyup bir fikir edinecek olursa bu onun hayatında bir değişim meydana getirecekti. Sürahiye tek bir damla bile karışsa önemlidir. En azından bence öyle.

Ve aynı zamanda bu bir sorumluluk. Kimsenin olmadığı gibi benim de insan hayatını küçümsemeye hakkım yok. O nedenle labirente yukarıdan bakmaya karar verdim. Daha akıllıca davranmam gerektiğine hükmettim ve o yüzden bir süre buradan uzaklaştım.

İlk önce şunu kabul ediyorum. Biz insanoğluyuz ve hataya meyilliyiz. Ama bu sonsuza dek bataklığa saplanmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Atatürk hakkında yazdığım yazıyı sildim, bu gerçekten vicdanımı rahatlattı. Çünkü bunun da bir nedeni vardı.

Ben bu yazıyı asla yazmayacağım deyip yazdıktan sonra (kural 1: büyük lokma ye, büyük laf konuşma.) beklediğim üzere tepkiler geldi. İlk defa rastladığım şeyler değildi ama ilk defa Atatürk yüzünden azar işitiyordum. Bu beni düşündürdü, dediğim gibi insan hayatı kıymetlidir. Ancak geri adım atmamış olmak için yazıyı silmemiştim.

Merak edenler varsa söyleyeyim yazıda Atatürk'e direkt veya endirekt hakaret etmeden sadece merak ettiğim soruları sordum. Evet, hatta bunlar yargı değil soruydu. Eğer Mustafa Kemal'in şahsıyla da bu gibi konuların konuşulacağı samimi bir ortamda bir araya gelme imkanım olsaydı kendisine de sorardım. Çünkü bunlar tarihi mevzular, siyasi mevzular. Biliyorum ki siyasette işler o kadar karmaşıktır ki gerçek niyetinin ne olduğunu çoğu zaman kimse anlamaz bile. Sen iyi niyetle bir işe kalkışsan o öyle bir yılan hikayesine döner ki şaşırırsın. Bu nedenle icraatlarının aslını, sebeb-i hikmetini meraktan sordum. Bilen varsa söylesin diye. Buna Kemalist olarak adlandırılan kişiler tepki gösterdi. Atatürk'ün lisanıyla, alfabesiyle konuşmamın bir çelişki olduğunu söylediler. (gereksiz espri= benim blogumdaki karakterlerle yazdıklarını unutmuşlardı.)

Biliyorum ki ben yine, şirk ekseninde bile olmayan dini bir konuda soru sormuş olsam, sebeb-i hikmetini merak etsem Muhafazakar olarak adlandırılan kişiler bana tepki gösterecekti. Çünkü gerçekte kimsenin bir şey bildiği yok.

Bu iki paragrafta da Kemalist ve Muhafazakar kelimelerini kullandığımı fark etmişsindir. Ama kendimi tanımlamak için bir kelime kullanmadığımı da fark ettin. Şimdi ben de tam bu noktada bir dönüm yaşadım. Öyle ya, ben kimdim? Kendime Kemalist demek istemiyordum, çünkü ben Ayşeci Mehmetçi olmayı küçüklüğümden beri komik buldum. Sırf bu yüzden koyu fanatiği olduğum futbol takımımdan bile vazgeçtim. İstedim ki hiçbir yaftam olmasın. Siyasi partilere gelince bile isimlere yapışıp kalmadım.

Sonra Muhafazakar da olamazdım. Tamam Müslümanlara verilen bir sıfat ve ben de Müslümanım. Ama bu da üstüme uymuyordu. Yani muhafaza ettiğimiz nedir? Müslümanlara verilen bütün yakıştırma sıfatlar konserve isimleri gibi. Muhafazakar, kapalı, köktendinci vs. Bunlar mı benim kimliğimi temsil edecek? Ki bırakalım kelimeleri, harflerin bile bir ruhu var.

İşte o zaman anlıyordum ki ben bir hiçim. Evet, evet öyle. Şöyle güzelce savunacağım, imzasını kolye suretiyle taşımakla bile sosyal çevrelerde kabul göreceğim, "yedirtmeyiz" diye özgürce bağırabileceğim kimim kimsem yoktu. Hayır siyasetin Atatürk vs. Erdoğan(islam) diye bölündüğü ülkede ne seçsen kârına ki? Erdoğan, İslam mıdır? Ne yapsa masum mudur? Her dediğine ayet gözüyle bakıp onu masum imam mı belirlemeliyiz? Talimiyye mensubu muyuz?

Veya İslam'ın zıttı Chp midir? Chp bir din midir? Tanrısı Atatürk müdür? İnsanlar başka bir insanın ardına sığınarak mı saygı görmelidir? Atatürkçüyüm dememle mi kâle alınmalıyım? Yaşasın Erdoğan dememle mi itibar görmeliyim? Yoksa karakterimin herhangi bir önemi de var mıdır?

En önemlisi bu sorulara kim cevap verecek?

Ama lüzumu yok. Ben cevabımı aldım.

İsteyenler bu anlatacağıma inanmayabilir, çok da olağanüstü bir olay değil ama kimileriniz inanmayacaktır biliyorum o yüzden peşinen hürriyetinizi teslim ediyorum. Bu malum yazıyı yazdıktan sonra sanırım bir-iki hafta kadar sonraydı bir rüya gördüm. Şimdi rüyayı burada anlatamam ama sonuç olarak yazıyı silmek gibi bir karar aldım. Çünkü rüyadan Atatürk'le ilgili bir sonuç çıkardım. Bu sonuç şuydu; Atatürk de bir insanoğludur ve hataları elbette ki olacaktır. Ve işin aslı ne eksik ne fazla, ben de bir insanoğluyum. Tanrı değilim. Yargı benim işim değil. Atatürk de hepimiz gibi rolünü oynadıktan sonra bu dünya sahnesine veda etti. Geçmişte olup bitmiş şeyler, doğruluğu - yanlışlığı tartışılır orası ayrı. Ama benim bütün bir yaşam felsefeme aykırı davranmak oluyordu bu; başkalarıyla meşgul olmak.

Çünkü bana göre ben hep kendimle meşgul olmalıydım. Kendi kusurlarımı düzeltmeye uğraşmalıydım. Kendimi eğitmeliydim, kültürlü ve bilgili olmalıydım, birçok lisan öğrenmeliydim, bir sürü kitap okumalıydım. Farklı şeyleri bir araya derlemeli, zıtlıkların özüne vakıf olmalıydım. Sonsuzluğun bilgisine sahip olmalıydım.

İşte eksikliğini hissettiğim şey buydu. Kendi kendime muhalif olmuş, aslında kendimle çatışmıştım ki insan ömrü hep böyle geçer farkında olmadan. Korkmadan derinlere dalmam gereken konular varken, sahildeki sığlıklarla vakit harcamıştım.

Yazıyı silmemle Atatürk konusunda zafere ulaştığını düşünenler ve Powerpuff Girls'ün bir kez daha günü kurtardığını zannedenler varsa buna devam edebilirler. Hayat herkesin kendi dünyası. Sen neye inanırsan o gerçek oluyor. Sonra bir de sosyal paylaşım sitelerine giriyorsun ve o da ne takip ettiğin kişiler hep doğruları söylüyorlar. Sen de ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anlamış oluyorsun. İşte herkesin hayatı bundan ibaret. Bin kere sırtın sıvazlanacağına bir kere sakalını sıvazla da düşün.

Bunu yanlış anlamayın, o yazıya yazanlara bir sözüm yok. Artık fiilleri önemsemiyorum. Ben de hatalıydım. Neden karşımdakinin hatalı olması daha büyük bir canavar gibi gözüme görünmeli ki?

Ve bu blogun amacını belirlerken kendime şunu söyledim "bilgi aktarımı olacak". Bu dağa ne haykırırsan geriye o yankılanacak. Bu nedenle bazı yazılarımı komple sildim ve bazılarında da ana hattı bozmayacak şekilde kırpmalar yaptım. Mesela Atatürk yazısını sildim, kalkıp mezarından bana icraatlarını açıklamayacak ya. Gereksiz tefekküre gerek yok, önümüze bakalım. Türkiye asıl bugün nereye gidiyor bu önemli.

Sonra 2ne1 yazımı da sildim, aşırı gereksiz buldum. "Bilgi aktarışı" yoktu, daha iyilerini yazabilirim. Ve de Kesha yazısını sildim çünkü yorumlarda birisi illuminati'de olsa bile transseksüelliği neden gündem olmalı temalı bir yorum yazmış. Bunu göz önünde bulundurdum ve haklı olduğuna kanaat getirdim. Aslında ben de bu fikirdeyim, yazarken işin "isis" boyutundaki bilgiyi vermeye çalışmıştım. Ama tabii ki spekülatif olan transseksüellik daha çok ilgi gördü. Bunu beklemiyordum açıkçası. Demek ki insanlar artık bilgiyi tabaklarında hazır istiyorlar.

Belki One Direction yazısını da silerim ama onu şimdilik silmiyorum. Çünkü birçok kişi onu okuyup fanatiklikten vazgeçtiğini söylüyor ben de bu yolun önünü kapatmak istemiyorum.

Şunu da ekleyeyim, bunların tümünü söylememdeki amaç bazı hatalarımın farkına vardığım için bunları düzeltmek. Bunlar tabii blog gibi halka açık bir yerde olduğu için düzeltirken sizlere de bildirmem gerek. Vicdani sorumluluk #2482

Bir yerde ayet paylaşıp ufak bir tefsir yapmışım. Bunu yaparken kendi düşüncem olduğunu da belirtmişim ama olmaz öyle şey. Oyuncak değil, düşünsem bile spekülatif bir konuyu anlatırken araya sokuşturmamalıydım.

Bir de gayri müslimlerle ilgili bir şey yazmışım, okuyan gayri müslim varsa alınmasın. Onu da sildim. İkiyüzlülük yapmak istemem. Sizler de benim gibi insansınız. Bu dünyayı beraber paylaşıyoruz. Sadece farklı dinlere inanıyoruz, ya da inanmıyorsun. Sorun değil, hem de hiç. Ben her zaman farklı inanışlara sahip olduğum insanların dünyasını tanımaktan, onlardan heybeme bir şeyler katmaktan hoşnutluk duymuşumdur. Bunlar ayrılık sayılmaz, düşmanlık sayılmaz. Düşmanlık sadece düşmanlık edenedir.

Hem benim inancıma göre dünyada aynı anda Müslümanların bulunması da elzem; Yahudi, Hristiyan, Budist, Deist, Ateist, Satanist insanların bulunması da elzem. Çünkü Allah ezelde böyle irade etmiş, buna karşı çıkmak onun muntazam düzenine karşı çıkmak anlamına gelir.

Son olarak bir şey daha söylemek istiyorum ki yukarıda da özet geçtiğim chp-akp kavgasına lütfen beni dahil etmeyin. Söyledim işte eğer taraf olmak bu ikisinden ibaretse, diğerleri piyon zannediliyorsa ben bir hiç olmayı tercih ederim. Müslüman olunca Türkiye sınırları içindeyken iki Allah bir Kuran de, akpli oluyorsun. Cümlelere "siz zaten böylesiniz/bunlar zaten böyledir" diyerek başlamayın. Herkes karşısındakini kendisi gibi bilir. Yerdiğin, dalga geçtiğin kişi sensin aslında. Gaflette olmak ne kötü. Bunları tabii en başta kendime söylüyorum.

Yazması bile iğrendirici ama lütfen hüloğ ve kıl esprilerinizi bu bloga taşımayın. Olsaydım çekinmeden söylerdim ama kaç kere söylediğimi de unuttum zaten. Ben Akp'li değilim. Sığ düşüncelerin, basmakalıplaşmış diyalogların etkisiyle Hacivat'ıma Karagöz olmayın.

Ülke, kahvehaneye döndü. Ben ise ne Atatürk çekişmesinde olurum ne de Erdoğan. Gördüğümü söylerim, sen de gördüğünü söyle. Aynı yolda buluşacaksak bu zaten kaçınılmaz ama birbirimiz olmak zorunda değiliz. Hem zaten dediğim gibi yalnızca fikirleri savunurum, şahısları değil. Zaten fikirler de geliştirilir, günden güne değişir. Stabil olmamalı insan, değişken olmalı ki bir mesafe katedebilsin. Ne ödün vermeli ne de dayatmalı. Herkes kendini yaşamalı. Kendini keşfetmeli.

Bundan sonra da inşallah akıl kontrolü seviyelerini anlatmayı düşünüyorum. Ama bu da yeterli değil. Teşhis ve tedavi bir arada olmalı. O konuda da bir şeyler düşüneceğim, araştıracağım. Ve masonluktaki piramit üzerine yazmayı bu ikisinin ekseninde "bilgi akışı" sağlamayı planlıyorum.

Kliplerden çok sıkıldım, şarkılarla ilgili bir şey söylemiştim onun da doğrusunu masaya yatırmaya karar verdim.

Cümlelerime son verirken maden kazasında ölenlere de Allah'tan rahmet diliyorum. Aslında onlar şehit oldular ve ömürlerini adadıkları karanlıktan aydınlığa kavuştular. Süslü sözlere gerek de yok, ölümün getirdiği acıyı yaşamayan bilmez. Böyle bir vakitte bile hâlâ ayrılığa düşüyoruz. Asıl musibet bizim başımızda.

Yine şehitlere rahmet, geride bıraktıklarına sabır, milletimize birlik ve beraberlik diliyorum. İyi niyet ve inanç daima karşılığını bulacaktır. Niyetini temiz tutan herkese her yönden bol kazançlı günler diliyorum.

Cuma, Aralık 20, 2013

Eminem'in İçindeki Canavar

+13 yazıdır

"İşte herkesin konuştuğu o yazı" adlı yazıma hoşgeldin. Aslında henüz yazı çıkmadan yazıyı kim nasıl konuşuyor bilmiyorum ama öyle başlık atılır, biz öyle gördük. O yüzden geleneği bozmayaraktan ilgimizi de çektiğimize göre yazıya başlayabiliriz.

Eminem hakkında yazmak da istiyordum ancak hoşuma gitmeyen bazı şeyler var. Öncelikle ben hikayeci değilim, bazı şeyler anlatıyorsam bu örnekleme yoluyla basitleştirerek sonuca götürmek istediğimdendir. Yoksa click edebiyatı yapmıyorum, zaten adsense'im de yok, olmayacak da. Sadece ünlüleri önplana almak da saçmalık olurdu. Bunu yapanlar da ne kadar cahil oldukları anlaşılır şekilde yapıyorlar. Kimseyi yermek değil amacım ne görüyorsam onu söylüyorum.

İşte ben şahısları açıklamak için olguları kullanmıyorum, olguları açıklamak için şahısları kullanıyorum. Akıl kontrolü anlatmak için köleleri anlatmak gerek. Tanık göstermek gerek. Bunu bu yüzden yapıyorum. Sırayla hayran gruplarını tatmin etmek için değil ama eğer Stanlerden bir Stan oturup Eminem için ağlamak istiyorsa ağlasın.

Hani biz de insanız üzülüyoruz anlıyorum da bence Eminem gibi en azından hayatında güzel hisler tatmış, baba olmuş, dünyayı öyle veya böyle gezmiş ve oldukça yüklü miktarda para sahibi olabilmiş bir insan için işler tamamen de berbat değil. İşler kimin için tamamen berbat onu da söyleyeyim mi?

Mesela akıl kontrolünün ilk sistematikleştirilmeye çalışıldığı dönemde Almanya'da Mengele'nin üzerinde deney yaptığı çocuklar için berbattı. Onlar daha çocuktu ve dünya hakkında en ufak bir fikirleri bile olamadan büyük büyük insanlar tarafından postal seslerinin arasında işkence gördüler, ömürlerini bilekleri soğuğa hapsedilmiş olarak dört duvar hatta domates kasası gibi ranzalarda (ranza olan lüks kamplardalarsa şayet) geçirdiler. Obezlikten insanlar kendilerini kurbağa balığı gibi şişirirken onlar aç yatıyorlardı. İşte karşılığında en azından para ve şöhret gibi kolaylıklara sahip olamayan köleler günümüzde bunlara sahip olan kölelerden çok daha kötü durumdalardı.

O yüzden eğer birine üzülecekseniz çocuklara üzülün.

Akıl kontrolünde herkesin az çok bildiği bir yöntem olan hipnoz ile başlıyor The Monster klibi. Birini hipnotize etmek için önce bilince hitap edersin. Görsel, işitsel vs. materyaller kullanarak bilince hitap edersin ki onu pasifize edip bilinçaltını yüzüstüne çıkarasın. En bilindik örnekleri suyun şıp şıp damlama sesi ve köstekli saat tik-tak sesidir. Bunlar doğru gerçekten de kullanılabilir. Klipte de metronom ve misket sarkaç ile tik-tak sesi oluşturulmuş. Bu düzenli ritim tutan aletler insanın bilincini farklı bir evreye getirir. Böyle uykuda olmayıp uykuya benzer bir moda girersin.

Yani hipnoz süreci, akıl kontrolü başladı.

Ardından kalp atışını gösteren bu cihaz kadraja giriyor. Köle makinalara bağlanmış, programa girmeye hazır.

Programcı gelip düğmeye basıyor ve programı resmen başlatıyor. Geri sayım ile video başlıyor. Hipnozda da geri sayım deneğin hipnoza girmesi için kullanılır.

Geri sayımda hızlıca bu görüntü geçiyor. Eminem Şov başlıyor yani oluşturulan Eminem karakterini göreceğiz şimdi.

Televizyondaki görüntüler onun bilinçaltına kazınan olgu ve imgeler. Önce "şiddet" olgusu, olguyu destekleyen görüntülerle ona gösteriliyor. Ona öğretiliyor.

Sonra "aile" ve "delilik" olguları ona öğretiliyor. Aslında bu görüntüler Eminem'in eski kliplerinden. Mesela 8 Mil yazısı Lose Yourself klibinden ki onunla ünlü olmuştu ve 8 Mil yine filminin adı. Yani burada gerçekten de Eminem'in oluşturulan karakterindeki olgular, anahtar kelime ve kavramları görüyoruz. Marshall Mathers değil, oluşturulan Eminem'in.

Burada ufak bir açıklama da yapmak istiyorum. Tamam şiddet ve delilik insanı köleliğe ve yıkıma götürücü cinsten ama aileyle alakası ne? Eminem'in My Darling şarkısında konuştuğu ruh ona diyor ki "Anneni hatırlasana, sana yaptıkları ve tüm o evlatlık edinenler". Yani yaşadıklarını Eminem kaldırabilecek güçte olsa bile o ona kendini kötü hissettiriyor. Bir tür vesvese yani, onu karamsarlığa meylettiriyor böylece kaderine isyan ederse zaten "delilik ve şiddet" daha cazip gelmeye başlayacak.

Eminem de gözlerini ayırmadan videoyu izliyor.
 
 Rihanna da programcı(handler) rolünü oynuyor. Eminem'i gözlemliyor ve notlar tutuyor işte klasik.

Kamera da onu sürekli kaydediyor. Zaten televizyonun solunda kurulmuş bir ayaklı kamera da var.

Eminem'in izlendiği kameradan görüntü. Aynı zamanda da tek göz sembolizmi.
 
Eminem karakterine yüklenen olgulardan birisi de "ölüm". Bütün kölelere zaten sırayla bu olgular nakşedilir.
 
Rihanna çok cool bir şekilde işini yapıyor. Gerçekte Eminem'in programcısıdır diyemeyiz, hani böyle kim kimin programcısı, efendisi bulmaya çalışmak gibi bir furya da var ya. Boşuna deneme genellikle bulamazsın. Zaten Eminem ünlü olduğunda Rihanna 11 yaşındaydı nereye akıl kontrolü yapacaktı? Klipte canlandırma yapılıyor sadece. Akıl kontrolü de o sahne çekilirken gerçekten yapılmıyor zaten. 
 
 Ve tabii ki "şöhret" olgusu. Elton John'la konserinden bir görüntü ve sürekli imza ve fotoğraf istemelerinden sıkılmak gibi bazı görüntüler de var. Sürekli poz vermek sıkıcı olabilir bunu anlarım. Neden imza atmaktan sıkılır ki bir insan bunu da hiç anlamam. Neyse büyük konuşayım da başıma gelsin, ünlü olayım. Belki yakında başbakanlığa adaylığımı falan da koyarım. Mevcut seçeneklerde pek iş yok çünkü. Mecliste akıl kontrolü uygulayıp herkesi iyi olmaya zorlardım. Ah ufak çılgın hayaller...
 
İşte sonra şöhretin baskısı aklına gelmiş olacak ki yutkunuyor.
 
Ve bağımlılık...

(Film başlarken önemli oyuncuların isimlerini yazdıkları gibi yazayım da dikkat çeksin.)

Bu bağımlılık kısmından sonra Eminem gözlerini kapatıyor. Programlardaki ilaç ve uyuşturucu kullanımına atıf olsun diye belki bilerek sona bırakmışlardır. LSD en çok seçilendir çünkü psişedelik bir halüsinojendir. Sadece seni yükseklere çıkarmaz, sana hayaller olmayan şeyler gösterir. Kimisi en çok korktuğu şeyleri görür LSD aldığında. Program için çok uygun. Gerçekte olanları da hayal zannettirebileceği için ise muhteşem.
 
Sonra tik-taklar yeniden kendini gösteriyor ve bu da Eminem'in gözünü kapatmasıyla birleşince hipnoza girdiğini gösteriyor. Şimdi Eminem'in bilinçaltındaki yansımaya gireceğiz. Yani Eminem'in aklını göreceğiz diyelim de anlaşılsın.
 
Tabii programcı da bu sürece direkt etki ediyor. Sadece yazı yazmakla betimlemişler ama olsun. Biz anladık.
 
Eminem uyanıyor işte şimdi göreceğiz. Kalkıyor ve kafes kapanıyor. Aklından dışarı çıkamaz o yüzden bir müddet mapus kalacak. Mapusta duvar olsaydım, olsaydım. Bu arada bu aklının içindeki asansör sahnesi Inception'daki sahnenin aynısı.

İşte bunlar hep akıl kontrolü.

Sonra etrafına bakıyor ve programcı ile odada oturduklarını görüyor. Hipnoz halinde.

Tekrar aynı görüntüler giriyor anlıyoruz ki hepsini tek tek yaşayacak. 
 
Aynı zamanda bulunduğu yerden çıkmak için sağa sola bakıp yer arıyor ancak yok.

Asansörün içinde ve kapı açılsın diye butonlara basıyor ama hiçbir şey olmuyor.

Bakınca My Name Is klibini görüyor. Şarkıda bu sahnede diyor ki,
 
Fame made me a balloon 'cause my ego inflated
When I blew; see, but it was confusing

Şöhret beni bir balon yaptı çünkü egom şişirilmişti
Patladığımda ortaya çıktı ama kafa karıştırıcıydı
 
Dre'nin de oynadığı klip. Dr Dre'nin doktor olması da ilginç bir şey. Doktor doktor yani. Belki Eminem'in programcısıdır gerçekten de ama sonuçta bu bir tahmin, gerçek olmak zorunda değil. Sektörde bir yeri duruşu var kendisinin.

Aslında insanın iyi mi kötü mü bir rapçi olduğunu anlaması için bazı testler var; mesela iyi bir rapçi daima Amerikan Güneylisi aksanı bilmelidir yeri geldiğinde zenci olabilmelidir. "it's underground mah nigga, we the dope" diyebilmelidir. Dope kelimesine özel dikkat rica ediyorum, dope demeyen adam rapçi olamaz, sahtekardır.
 
Sonra Dre'nin yerini bir anda Rihanna alıyor, yani programcı. Ve sembolizm. Rihanna burada gözlük takmış, gözlük programcıyı simgeler. Ama böyle gözlük olacak, güneş gözlüğü olmaz.

Ironic 'cause I think I'm getting so huge I need a shrink
I'm beginning to lose sleep: one sheep, two sheep
Going cuckoo and cooky as Kool Keith
But I'm actually weirder than you think
'Cause I'm
 
İronik çünkü o kadar büyüyorum ki bir psikoloğa ihtiyacım var
 Uykularım kaçıyor: bir koyun, iki koyun
Kool Keith'e dönüşüyorum(burayı da böyle çevirem artık)
Ama aslında düşündüğünden daha garibim

Kool Keith denen arkadaşın DID olarak bilinen benim her fırsatta anlattığım Dissosiyatif Kişilik Bozukluğu var. Bu da çoklu karakteri olan bir kişi demek oluyor. 50'nin üzerinde karakteri varmış. Dr. Ultra, Black Elvis, Dr. Octagon, Crazy Lou bunlardan bazıları. Eminem burada çoklu karakteri olduğunu söylemiş ki zaten Slim Shady, Marshall, Eminem de karakterleri.

Şimdi Eminem diyor ki ben Rap'in Tanrısı Eminem'im. Herkes "evet tabii ki öyle yaşasın Eminem vuuuu" diyor. Bu da Slim Shady diyor, herkes "Slim çılgının teki dostum, çıldır Shady yihaaa" diyor. Ben hala Marshall'ım ve şöhret aptalca deyince de herkes "of tabii ki haklısın ağlayacam şimdii .s.s" diyor.

Ama ne zaman ki biri çıkıp "hey Eminem'in çoklu karakterleri var akıl kontrolü yapıyorlar" dese yine aynı kişiler ona derler ki "bu illuminati denen saçmalığı kapatsanız artık .s.s". Ha Eminem deyince havalı ama iş ciddiye binince Eminem'in dediklerini bile saçma sayabiliyorsunuz. O halde sadece havaya girmek için yaşayan ortam adamlarısınız, gerçek hayat hakkında en ufak bir fikriniz bile yok. Mutlak monarşi kötü bir şey diyorsunuz ama "onlar kral ve kraliçee ♥ " tarzı garip methiyeleri demekten de geri kalmıyorsunuz. Şimdi bunu duysalar o lafın gelişi derler. Bu laf da bir türlü gelemedi nedense, neyse. (burada mutlak monarşi hakkında yorum yapılmadı.)

Bu sahne de bitince asansör hareket ediyor alt kata iniyor.
 
 Lose Yourself'e varıyor. Buraya dikkat. Şarkı sözlerine bakalım.
 
No, I ain't much of a poet but I know somebody once told me
To seize the moment and don't squander it
'Cause you never know when it all could be over tomorrow
So I keep conjuring, sometimes I wonder where these thoughts spawn from
 
Hayır ben şairane biri değilim ama bir keresinde birisi bana demişti ki
Anı ele geçir ve israf etme,çünkü yarına işler nasıl olur asla bilemezsin
O yüzden efsunlamaya devam ediyorum,
Bazen bu düşünceler nereden yumurtluyor diye merak ediyorum
 
Nasıl olur da bir rapçi şairane değilim der sayfalarca kafiye yardırdıktan sonra? Eminem bazı röportajlarında uyuşturucuyu bıraktıktan sonra nasıl rap yaptığını ve şarkı yazdığını unuttuğunu söylemiş. Bu da yeni bir karakterin belirtisi. Ki "birisi" diye bahsettiği kişi de eski kendisi. Lose Yourself'te ana hakim olup inisiyatif kullanmakla ilgili şeyler söylüyordu Eminem. Yani farklı karakterler olduklarını buradan anlıyoruz.
 
Daha da ilginci şarkıdaki favorim burası, zaten şarkı güzel değil. Biraz pop kaçmış bence, bir 3 a.m. ya da Beautiful değil. Neyse, efsunlamak diyor Eminem. Sonra ne oluyor?
 
Yeah, ponder it, do you want this?
It's no wonder you're losing your mind, the way it wanders
 
Evet iyice düşün bakalım, bunu istiyor musun?
Böyle yolunu kaybettiğinde aklını kaçırmak çok da ilginç değil

Burayı şarkıda şeytani sesle söylüyor Eminem. Tıpkı My Darling şarkısı gibi, yeri gelmişken ikinci analizimi o şarkıya yapacağımı da beyan edeyim. Gelgelelim bu demonik sesi Eminem çağırıyor. Çünkü efsunluyorum diyor, ruh çağırıyorum diyor. Gelen cin de ona diyor ki "şaşırmaya gerek yok, bunu sen yaptın düşün de anlarsın". Yüzü de bir hallere giriyor, iyice demonik algı oturtulmuş.

Sonra düştüğünü görüyor. Bu da ölüm kısmı.
 
Ölümle korkutulduğu kısım.
 
Rihanna, Man Down klibinde yaptığı gibi yine nefesini üflüyor. Bu ruhun sembolik gösterimi. Eminem ölümle korkutulduğu için Rihana da bu tehdidi bu şekilde sembolize ederek göstermiş.
 
Ölüm tehdidinden sonra ise renkli hayatı gösteriyor ona programcı. Bu programcının Eminem'e "Sahnede her taraf rengarenk, Elton John'la bile sahneye çıkabilir, şarkılarını söyleyip eğlenebilirsin. Neden böyle bir hayatın olabilecekken itaatsizlik edip ölüm tehdidi almak zorunda kalasın ki?" deme şekli.
 
I need an interventionist
To intervene between me and this monster
And save me from myself and all this conflict
 
Bir arabulucuya ihtiyacım var
Bu canavar ile benim arama müdahale etsin diye
Beni kendimden ve bu çatışmadan kurtarsın diye
 

Peki canavar kim o zaman? Çoğu kişi klibin altına yorum yazmış hani canavar diye. Efsunluyorum dediği yerdeki demonik sesle konuşan kişi canavar. Aslında gösteriyor ama anlamıyorsun çünkü canavar Eminem'in içinde. "Beni kendimden kurtarsın" diyor. Bu da bu anlamı pekiştiriyor.

Ayrıca eğer canavarı şöhret ya da uyuşturucuda arayacaksak bulamayız. Çünkü baştaki televizyonda geçen kelimelerde zaten şöhret ve bağımlılık geçiyordu. Bunlar bütün değil, bütünün parçaları. O zaman şiddet veya aile de canavar olabilirdi. Değil işte, demonik ses girdikten sonra canavar ve ben diyor. Çok belli.

Bu arada daha önce birçok kez söylediğim I & I yani ben ve ben inancı bu dizelerde mevcut. Beni kendimden kurtarsın derken ben ve ben anlayışını da göstermiş oluyor. Bu da o demon yani cin demek oluyor.

My OCD is conking me in the head
Keep knocking, nobody's home, I'm sleepwalking
I'm just relaying what the voice in my head's saying
Don't shoot the messenger, I'm just friends with the
 
OKB'm beynime saldırıyor
Kapıyı çalmaya devam ediyor, evde kimse yok, uyurgezerim
Kafamdaki sesin söylediğini tekrarlıyorum
Elçiye zeval olmaz, ben sadece arkadaşıyım
 
Eminem'in OKB'si yani Obsesif Kompülsif Bozukluğu var, bilmiyorsan araştır yine de ama kısaca takıntıların insanı deli gibi etmesi diyeyim. Evde kimse yok derken boş hissetmesinden bahsediyor. Biz Türkçe'de dünyadan kopmak deriz ya o manada kullanılmış. Yani Eminem o anda kendinde olmuyor. Uyurgezer gibi ne yaptığının farkında değil, yaptığı fiilleri yapan ise o anda ona hükmeden demon oluyor. 3 a.m. şarkısında da aynı tema fazlasıyla var. Orada da birilerini öldürüyor ama farkında değil. Sen klibi izlerken kurgu sanıyorsun "çılgınsın Em' manyaksın yehuu" diyorsun ancak onların hepsi gerçek. Acı son.
 
Bu yüzden de elçiye zeval olmaz diyor çünkü kendisi burada elçi olmuş oluyor. Suç onun değil ki o farkında bile olmuyor. Ben sadece canavarın arkadaşıyım diyor. Şimdi canavarın kim olduğunu çok çok daha net anladık bence.
 
Eminem'in psikolojisini istediği kıvama getirdi ve onu ikna etti. Çünkü akıl kontrolü bu işte, ona kendi istediği şeyi yaptırttı. Böylece son kata geldi, asıl olayın döndüğü kata.

Karakterlerden birisinin saklandığı yere doğru ilerliyor.

Karakter sarışın demek ki Marshall değil. Eminem ya da Slim Shady.

Kafesteki karakter(alter) ona kağıtlar atıyor. İlk başta acaba kontrat falan mı diye düşündüm. Sonra 1080p'de yakınlaştırdım ve üstünde rastgele yazılar yazılmış olduğunu gördüm. Sanırım şarkı sözleri çünkü Eminem'in buna benzer şarkı sözü yazdığı kağıtlar var. Dedim ya bir dönem nasıl rap yaptığını ve şarkı yazdığını unutmuş diye, hah işte demek ki bu alteri sözleri yazmaya yoğunlaşan alter.

Aslında kendisinde zaten rap yeteneği var ama karakterlerini böldükleri için her karakter başka bir şeye odaklanıyor. Rap yeteneğini arttırmak için de bazı uygulamalar yapıyorlar. Mesela elektroşokun böyle bir etkisi var. Başın hangi bölgesinden elektriği verirsen ona göre bir reaksiyon oluşuyor. Mesela sadece sağ loba elektrik verirsen sözel zekayı beslemiş olacağından Eminem daha yoğun rap yapar. Aynı şekilde bir mühendise sol lobdan elektrik versen o da hesaplamasını üst düzeyde gerçekleştirir. Bu metoda unilateral elektroşok denir.

Neyse sonra Eminem cebine kağıtları sokuyor ve basıp gidiyor.

Demin dedim ya Eminem programcının istediği kıvama geldi diye, hah işte kafesteki karakterinin haykırışını takmayıp onu orada bırakıyor ve gidiyor. Çünkü ölüm tehdidi kötü, şöhretin renkli yüzü hoş geldi. Gökkuşağının sonuna gitmek de bu değil midir zaten? Zevke doğru ilerlemek. Eğer kafestekini kurtarmaya çalışsaydı o adamlar onu kurşuna dizerdi. Yoluna devam etti, bundan kimsenin haberi olmadı ve dünya bir kez daha kurtuldu.

Tabii kafesteki kim, giden kim bu da merak ediliyor. Bence kafesteki Slim. Öyle bir izlenim uyandırdı bende. Şimdilik kafeste, ona ihtiyaç olduğunda dışarı çıkarıyorlar ortalığı birbirine karıştırıp tekrar kafese dönüyor. Hem Slim deli olan karakter, uç noktalarda o yüzden o kafese kapatılmış. Ve başta televizyonda hızlıca geçen The Eminem Show yazısını hatırla, bu program Eminem karakteri için düzenleniyor şu anda.

Tabii bizim bilmediğimiz başka bir karakter de olabilir. Genelde kölelerin 3 ana karakteri olur. Eminem - Slim Shady - Marshall bu üçlemeye cuk diye oturuyor. Ama detay köleler de var. O yüzden kesin sonuca bu kadar bilgiyle varılamaz. Zaten kim kafeste kim özgür ne önemi var, arkasını dönüp giden kölenin alası çünkü zihni köle.

Neyse biraz da Rihanna'nın nakaratına bakalım.

[Rihanna:]
I'm friends with the monster that's under my bed
Get along with the voices inside of my head
You're trying to save me, stop holding your breath
And you think I'm crazy, yeah, you think I'm crazy
Well, that's nothing

Ben yatağımın altındaki canavarla arkadaşım
Kafamın içindeki seslerle anlaşmaya çalışıyorum
Beni kurtarmayı düşünüyorsan elini ardına koyma
Bir de deli olduğumu düşünüyorsun, evet, deli olduğumu
Bu daha hiçbir şey

Canavar dediği demonla arakadaş tıpkı My Darling'in sözlerinde geçen arkadaşlık gibi. Bunu orada çok iyi anlatacam. Şimdilik hızlı geçiyorum. Kafamın içindeki sesler diyor ya işte şöhret bu yüzden canavar olamaz. Şöhret sana kafanda gaipten sesler duyurmaz.

Vee, ünlüleri kurtarmak isteyen merhametli hayranlara da sıradaki mısra gelsin. Onu kurtaramazın. Ancak deprogrammingle olacak iş bu, o da %100 işe yarıyor mu belli değil. Yarasa bile Rihanna'yı ya da Eminem'i bırakmazlar ki deprogram olsun. Köleler bir süre sonra işkenceden hoşlanır hatta. Bu zihnin acıyı görmezden gelmesini sağlar. Örneğin Rihanna'nın S&M'i:

Feels so good being bad
There's no way I'm turning back
Now the pain is my pleasure
Cause nothing could measure

Love is great, love is fine
Out the box, out of line
The affliction of the feeling
Leaves me wanting more
 
Kötü olmak çok iyi hissettiriyor
Asla geri dönemem
Artık acı benim zevkim
Çünkü hiçbir şey bununla ölçüşemez
 
Aşk harika, aşk iyi
Akla hayale sığmayan, sıra dışı
Hissin verdiği ızdırap
Bana daha da fazlasını istettiriyor

Sonunda işkence çeke çeke hoşlanmaya başladı. Artık sorun değil, en azından kendini öyle inandırmış. Çünkü geri dönüş yok, bundan kaçış yok. O halde hoşlanmak zorunda kafayı sıyırmamak için. Kelime oyunlarıyla zıtlık yaparak farklı anlamlar çıkarıyor. (bunu da ona programcı öğretiyor tabii) Mesela kötünün iyi olması. Bu iyiyi de kötü yapar. O halde istenilesi olan şey "kötü" dür. Bu anlam çıkar. Bu temalı bir reklamı bile var Rihanna'nın. Orada akıl kontrolünde olduğu çok açık.

Acının zevk olması. Halbuki acı acı verir, zevk de zevk verir. Ama eğer acı fazlaysa ve kurtulamıyorsan ondan zevk aldığını düşünürsün. İşte insanlar böyle böyle psikopat olabiliyorlar. Izdırap yani acı çektikçe acı çekesi geliyor. Yani acıdan ciddi ciddi hoşlanıyor. Zaten tam anlamda inanmasa acıyı zevk olarak göremez.

The Monster'ın liriklerine geri dönecek olursak şarkı diyor ki sen şimdi benim deli olduğumu düşünüyorsun değil mi? Daha hiçbir şey görmedin. Çünkü sen sadece kameraların çektiği görüntüyü gördün. Gerçek hayatı değil. Sana kötülüğü göstermezler, gösterseler de sempati besleterek ya da korkutarak gösterirler. Onların tarzı bu.

Evet, şimdi de hava durumu.

Bu insanoğlu denen varlığı çözmek ne mümkün. Ne mümkün. Neyin mümkün olduğunu bilmiyorum. Ama neyin saçma olacağını görüyorum. Çok gelen bir soru var, bu ünlüler akıl kontrolünde olsa bile bizle ne alakası var? Bize akıl kontrolü nasıl yansıtılıyor şimdi size bunu göstereceğim.


Eminem'in 3 a.m. klibinin altındaki yorumlar örneğin.

"Çok fazla illumination var amma şarkı çık gızil qalpqalp"

Bir kere illuminati bir kuruluş senin dediğin illumination aydınlanma oluyor. Bir klipte Türk Dil Kurumu değil, Türkçe olur. Aynı bunun gibi bir klipte de illuminati olmaz, akıl kontrolü olur. Mk-Ultra dese anlayacağım.

Hadi onu da geçtik böyle sapkın bir şarkıya bunu bile bile seviyorum demek de Zayn'ı böyle kabulleniyoruz demek gibi. "Böyle kabullenmek" de ne oluyorsa artık hahaha. Tamam bir şarkı olarak güzel de ne anlattığını anlasan kalp koymazdın.

Biri de demiş ki illuminatinin var olduğuna inananlar paranoyak falan. İşte dostum buna kibir deriz.

Ve illuminati vardır. 1776'da soldaki eleman Adam Weishaupt tarafından kurulmuştur. Hatta Goethe gibi meşhur üyeleri de vardır. Leonardo da Vinci de Sion Tarikatı'nın üstadıydı. Oturup da tarikat tarikat saymayayım şimdi. Bunların hepsi gerçek olan şeyler. Biz oturup da uydurmadık. Hadi diyelim uydurduk nasıl her seferinde çok uyumlu bir düzende çıkabiliyor? Hareketleri manalara göre nasıl uyduruyorlar bunu açıkla ben de blogu sileyim. Nasıl şiddet içerecek yerde yumruk kullanıyorlar? Nasıl handler'ı gösterdiklerinde numaralı gözlük takıyor? Nasıl DELTA programını gösterdiğinde pembe-yeşil renk kullanılıyor? Her seferinde? Her alakasız kişide? Ama açıklayamazsın çünkü örgütün varlığı gerçek. Zaten sorgulayan hep suçludur. Koyunsan rağbet görürsün.
Bu adamın amacı da tüm monarşik yönetimler ve dinin ortadan kaldırılmasıydı. Monarşiler kalktı şimdi sıra dinde. Aaa ama illuminati yok ya monarşiyi halk kaldırdı canım. Halkın gücü yaşasın. Koyun olduğunu bilmeyen koyun arıyor bu adamlar. Buluyorlar da.

Yine aynı videoya Dominic kardeş, klipte satanik ritüelin anlatıldığını ve Eminem'in gözlerinin beyaz olmasının kanı akıtılan kurbanlar sonucu demonik ele geçirilmeyle oluştuğunu yazmış. Şimdi bunu diyen Dominic değil de Leonidas isimli etkileyici bir adamın sözleri olsaydı ve bunu kendisinin de birçok kez yaptığını söyleseydi ona inanılacaktı. Ancak Dominic söyleyince cevap belli.

"Seni din kör etmiş hmm"

Halbuki dini tek bir şey söylememiş. Ben de Dominic'le aynı şeyi söylüyorum ama Dominic büyük ihtimalle Hristiyan şimdi onu kör eden din beni de mi kör etti? Ben Müslüman'ım? O halde bu ne biliyor musunuz, dinlerin gerçekten de afyon olduğuna halkı inandırma edebiyatı.

Valla benim dinim beyaz gözlüler cinlenmiştir demiyor. Bunu ben araştırıp öğrendim, CIA'in deneyi bunlar. Ayrıca antik Kabalist uğraşılar. Senin gözünü bırak dini asıl sen kendin kör etmişsin. Ben kimseye aç gözlerini gerçek aydınlık burada demiyorum. Ben diyorum bak ben bunları bunları diyorum. Al evde dene, beğenmezsen değiştiririz.

Hem zaten Allah peygambere demiş seni kimseye bekçi tutmadık. Uyarırsın geçersin. Bu kadar. Gün geçtikçe benim de bazı fikirlerim değişiyor. Artık kimseyi akıl kontrolüne inandırmak zorunda değilim. Zaten baksana apaçık Dominic gibi konuşursan deli veyahut din tarafından kör edilmiş oluyorsun. Benim dinimin kitabında sürekli tekrarlanan bir şey var "düşünmüyor musunuz?". İslam cahillerin dini de değil. Ben ilk Kuran'ı açıp okuduğumda düşünerek bulduğum bazı şeyleri orada bulduğum için çok mutlu olmuştum. Çünkü boş bir şeye inanmıyordum. Diğer dinleri de araştırdım Allah'ın varlığı hakkında da sorgulama yaptım. Ve İslam'da karar kıldım. Ancak bu burada İslam İslam İslam diyeceğim anlamına gelmiyor. Benim dinim bana.

Hem ben Şinto da olsam akıl kontrolünü burada anlatırdım. Çünkü bu insani bir şey. Dünya çapında kör edici bir organizasyon. Evrensel bir şey ve aklımda tek bir şey vardı bu blogu açarken, insanlar bunu bilmeli. Böylece deney fareleri gibi bizimle oynamalarına müsaade edemeyiz. Kuklalarla günbegün vakit geçirip seyirci olup sisteme köle olamayız. O yüzden herkes kuklacıyı vuracak, vurmalı.

Eğer sen de artık bir köle olmak istemiyorsan buna bir dur de. Ama sokağa çıkıp pankarta dur yazarak değil. Kendinden başlayacaksın. Kendini eğiteceksin. Çok oku, o kadar çok öğren ki hep ne kadar cahil olduğunu anla. Kendini incele. Kendini düzelt. Bu kolay değil ama imkansız da değil. Hayatın asıl eğlencesi de bu işte. Ana sıkışmak değil, anın kontrolünün sende olduğunu bilmek.

Benim inancım İslam'da insanlar öfkelerine yenik düşmez. Seni sinirlendirecek bir şeyle karşılaştığında durup gülümsemeyi öğretir. Bunun Allah'tan gelen bir imtihan olduğunu bildiğin için o an eline geçen fırsattan istifade edip itidalli davranabilmeyi öğretir. Hayatın her anından zevk alırsın. Darağacına bile gülümseyerek gider Müslüman çünkü o an zindandan çıkacağını bilir. Bu yüzden ölümden korkmaz ve ölümden korkmadığı için hayatı da korkusuzca yaşar.

Ben İslam'dan bunu anlıyorum, Allah'ın bize anlattığı da bu bence. Ve ben her gün öğrene öğrene öleceğim bir gün. O zaman bir insan gibi yaşadığıma emin olabilirim.

İşte bunlar benim düşüncelerim. Uçup gideceklerine burada yazılı dursunlar. Belki bir gün birinin ihtiyacı düşer.

Yazının sonuna geldik, bir sonraki kısımda yine Eminem'e bağlanacaz.

Cumartesi, Kasım 23, 2013

Rihanna - Şeytan Çıkartması

+13 bir yazıdır.

Merhaba bugün hızlıca yeni bir analiz yaptım. Zaten What Now'ın klip biraz basitli yani çok sembol yok ama yeteri kadar var. Başlıktan anlaşıldığı gibi cinli bir yazı. Korkuyorsan okuma. Okumayanı zorlayamam ya, mouse senin elinde haha :)

Baslayalım.
Bu sahneyi Rihanna'nın kafası olmuş bir milyon olarak açıklayabilirim sanıyorum. Ya da aklımın odaları senle doldu taştı mod on da olabilir. Her halükarda Rihanna bir delirme anı yaşıyor diyebiliriz.

Klibin sahne arkası videosunda Rihanna diyor ki: "Herkes şimdi bir aşk şarkısı klibi olsun diye bekliyor, yumuşak olsun bekliyorlar. Evet yumuşak ama deli bir klip."

Yani bir delilik olduğunu kendisi de onaylamış bulunuyor.

 
Efendim gelgelelim kimi hareketleriyle delirdiğini veyahut ele geçirildiğini gösteriyor. Bir beyin fırtınası oluşturmak gerekirse haunted, demented, possessed gibi terimler kullanılabilir. Yani perilenmiş, sahiplenmiş, musallat olunmuş denilebilir.
 
Örnek olarak The Last Exorcism filminin posteri şekil a'da görüldüğü gibidir. Çünkü Exorcism filmleri izleyenler iyi bilir ki içinde şeytan olan kimseler hep böyle garip hareketlere girerler. Yani cin çarpması dediğimiz olay vuku bulur. Mesela Türk filmi Musallat'ta da spoiler vermek gibi olmasın cin eve geldiğinde tüm bir aileyi çarpıyor, onlara böyle hareketler yaptırıyordu.

Hatta meşhur The Exorcism filminde Emily Rose'un da böyle belinin kırılır gibi olduğu ve daha birçok halden hale girdiği sahneler vardır. Onları koymayayım da bilinçaltınız hepten kirlenmesin.

Rihanna delirdiğini hareket tarzıyla belli etmiş oluyor. Mesela sürekli iki eliyle başını tutuyor.

Klip boyunca sürekli eller kafada, örnek olarak bu kadar koydum aslında daha da var. Zaten klip çıldırma sahneleriyle dolu.

Peki cin insanı nasıl delirtir?

 Onlara böyle olmayan görüntüler gösterebilirler. Mesela bu sahne yine Emily Rose'un filminden. Burada Emily okulda derstedir ve arkadaşına bakınca bir anda böyle bir görüntüyle karşılaşır. (Yalnız ben filmi yıllar önce izledim belki sahneyi karıştırmış olabilirim ama arkada okul görünümü var ve %99 tutturdum gibime geliyor.)

Emily de aynı Rihanna gibi delirmeye başlar ve elleriyle kafasını tutar aynı böyle. Tabii gerçekte arkadaşının yüzü öyle değildir. Sadece Emily'ye öyle görünmektedir. Hani klişedir; "senden başka kimse beni göremez." Hah işte bu durum tam da o. Çünkü cinler insan aklıyla oynayabilir.

Ama öyle sıradan kimselere çok da takıldıkları olmaz. Herkesin bir cini bir kere cepte vardır, çünkü şeytanı vardır. Ama bu durum başka. Şeytanlar kalbe yani imana yönelik hamlelerde bulunurlar. Bu tip musallat cinleri ise beyne atakta bulunurlar. Böylece insanlar delirir ve aklını kaçırırlar. Çünkü gerçek dışı deneyimler yaşarlar.

İşin kötü yani kimse onların gördüklerinin sınırlarını tahmin bile edemediği için onlara "yazık vah vah" gözüyle bakarlar. Bana kalırsa aşılamayacak bir durum değil, ölümden baska her şeye deva varsa bunun da vardır. Ama tabii kolay da değil, yardım alınmadan zor. O yüzden böyle bir olayla karşılaşırsan diye söylüyorum, cinden minden korkma o insana yardım et dua oku ve moralini düzeltecek şeyler yap. Belki aylar sonra geçecek ama illa ki geçecek.

Son olarak da şunu söyleyeyim bu tip ağır vakalar büyü altındaki kişilere olur. Rihanna katıldığı satanik ritüeller sonucu bu hale gelmiş o yüzden. Çünkü sıradan insanların musallata uğrama olasılıkları azdır. Rihanna'ninki ise çok çok yüksektir çünkü içinde olduğu masonik camia büyüyle iç içe okültik bir camia.

 
Kiliseden de bir şey çıkmıyor. Oradaki kadınları da ona böyle gösteriyor. Senin bu haline bak nasıl gülüyoruz der gibi.

Fotoğrafları da korkmayın diye küçüklü koydum. Sadece göz kalemini fazla kaçırmış iki kadın diye düşünüp de korkmayabilirsiniz tabi. :)

 
Rihanna bu klipte çok bariz olarak gözümüze çarpan bir haç takmış. Şeytan Çıkartma filmlerinden görmeye  alışageldiğimiz, sahiplenilmiş kişiye haç tutarak karşı koymaya çalışmak sembolize edilmiş. Böylece bunun bir şeytan çıkartması olduğundan emin oluyoruz.

Rihanna burada duvarın dibine sinmiş oturuyor ya, hah aklında tut bunu.

Aynısını The Exorcism filminde içine şeytan yani cin giren Emily Rose da yapıyordu. Nerede bir exorcism orada duvarın dibinde oturan bir kız.

Şimdi ise biraz renk analizi yapalım. Klip siyah beyaz ana temalı yani bu akıl kontrolünde Alfa seviyesidir. Başlangıç seviyesi.

Bu seviye ilk katılanlara uygulanan seviyedir. Temel ayrışım, kişilik bölünmesi gerçekleştiği için iki temel zıt renkle temsil edilir; siyah ve beyaz. Bununla sembolize edilen anlamlar ise şunlardır;
  • Sen buraya beyaz olarak geldin ama buradan siyah olarak çıkacaksın.
  • Dış dünyada beyaz olarak bilineceksin ama buraya geldiğinde siyah olacaksın.
  • Ve de cinlerle de alakalı olarak; burada siyah olduğun için sahip olduğun asıl beyaz içsel benliğini (cin) keşfedeceksin.
Şimdi bu siyah beyaz konusu uzar gider; Reiki, Yin-Yang, doğu felsefeleri, masonluk, gizli örgütler, tasavvuf vs falan. Bunların hepsinde bu tema vardır. Neden mi? Çünkü bir yol olduğu kesindir. Bütün bilge kişiler bize bir yolun ve bir gizemin varlığından söz ederler. Bu yola ulaşacağın dinler vardır, ya ulaşırsın ya ulaşmazsın önemli olan bu değil. Ama siyah beyaz teması gerçekte de vardır evrende.

Şimdi bununla Lena ne anlatmak istedi diyorsundur. Anlatmak istediğim gerçekte tek bir şıkkın doğru olması gerektiği. Bugün bir Ygs sorusunda doğru cevaba ulaşmak için birçok şık vardır. Ancak bunlardan sadece bir tanesi doğrudur. Diğerleriyle doğruya ulaşamazsın, sadece sonuçlar açıklandığında yanlışı ortaya çıkarmış olduğunu görürsün. Bu çok derin bir konu, başka bir yazıda anlatmayı tasarlıyorum inşallah.

Üstte verdiğim fotoğrafta da kırmızı-mavi renkleri efekt olarak kullanmışlar. Bu onlar gibi olup kan dökmeyi simgeler. Kırmızı-mavi de temel renk ayrımlarındandır.

Bana diyorlar ki renklerin sembol olarak kullanılması saçma çünkü o zaman kullanmaya renk kalmaz. Bu bakılmasıyla hiçbir şeyi göstermeyen bir açı. Daha önceki yazılarımda da söylemiştim. Eğer bir konu işleniyorsa ve o renkler oraya koyulmuşsa anlam taşır yoksa sabah kalkar sarı tişörtünü giyersen bu normaldir. Hiçbir anlamı yoktur.

Şunu da söylemiştim ki sembolizmle filmin sonunu ya da bir sonraki sahneyi tahmin edebilirsin. Şimdi ben kırmızı-mavi ile kan dökülmesinden dem vurdum ya. Sonra ne oluyor? Rihanna eliyle rujunu yüzüne sürüyor. Rujun kan anlamına geldiğini biliyoruz, en azından söylemiştim. Zaten Fransızca'da rouge (ruj) kelimesi kırmızı anlamına gelir.

Demek ki burada renk kullanımı bize sonraki sahnelerde kanla ilgili bir şey olacağı mesajını vermiş. Yani bilinçli olarak kullanılmış.

Sonra Rihanna şarkı sözünün "i just wanna shout" olan yerinde böyle yapıyor. Aslında shout, bağırmak demektir. Ancak burada shot yani vurulmak kelimesine bir atıfta bulunulmuş. Çünkü silahla vurulmuş gibi düşüyor.

Russian Roulette klibinde de silahla vuruluyordu. Çünkü bunların hepsi akıl kontrolünde geçmesi gereken etaplar, testlerdi. Şimdi renk sembolizminin gerçek olduğunu ve nasıl kullanıldığını anladın mı?

Şarkı sözlerine de bir bakalım hazır yeri gelmişken.

  I've been ignoring this big lump in my throat
I shouldn't be crying, tears were for the weaker days
I'm stronger now, or so I say,
But something's missing

Whatever it is, it feels like
It's laughing at me through the glass of a two-sided mirror
Whatever it is, it's just laughing at me
And I just wanna scream

What now? I just can't figure it out
What now? I guess I'll just wait it out (wait it out)
What now? Oh, oh, oh, oh! What now?

Boğazımdaki bu koca yumruyu göz ardı ediyordum,
ağlamamam gerek, gözyaşları güçsüz günler içindir.
Şu anda güçlüyüm ya da sadece öyle olduğumu söylüyorum
Ama bir şey eksik

Bu her neyse, iki taraflı bir aynanın arkasında bana gülüyormuş gibi hissediyorum
Bu her neyse, bana sadece kahkaha atıyor
Ve ben sadece çığlık atmak istiyorum

Ne oldu şimdi? Bir türlü anlayamıyorum
Ne oldu şimdi? Sanırım sadece bekleyeceğim
Ne oldu şimdi? Ne oldu?


Şimdi ben de biraz üzülmedim değil. Sanırım üzüldüğüm üzerine düşünmeyeceğim. İnsan psikolojisi böyle işliyor. Üzüldüğünü kendine unutturursan üzülmemiş gibi olursun. İnsan ancak böyle ayakta dimdik kalabilir.

Rihanna burada iki taraflı aynadan bahsetmiş. Hani şu sen baktığında ayna görüyorsun ama arka taraftan bakıldığında onlar da seni görüyorlar ya işte o aynalardan. Russian Roulette klibinde yine böyle bir ayna vardı.

Arkada handlerı onu kontrol ediyordu. Bu şarkıda handlerlardan ve cinlerden bahsediliyor diyebiliyorum o zaman. Bu arada bilmeyenler ya da tekrar bilmek isteyenler için handler, programcı demek.

Şu an Russian Roulette'ı izledim de acaba onu da mı analiz etsem bilemedim. Sağlam klip doğrusu.

Klipte Rihanna yere düştüğünde şimşek çakıyor. Şimşek çakması elektroşokla özdeşleştirilir. Bundan sonra zaten bir sürü demonik görüntü giriyor haha :)

Tam Tumblr'lık gifler. Neyse bu bir dizi görüntülerden bir tanesi bu mesela. Görüntüleri çok hızlı geçiyorlar. Buradaki hızlı bir yol gösterimi de Rihanna'nın hayatının çok hızlandığını gösteriyor. Belki genel olarak hayatı belki de o anki beyninde her şeyin bir hengameye girmesi olarak izah edilebilir.

Evet favorim sahnem de bu. :)

Hiç hayatında böyle duvara doğru sürünerek saklanacak delik aradın mı? Eğer aradıysan muhtemelen ruh halini anlayabilirsin. Neyden kaçtığını tahmin edebilirsin.

Gösterilen görüntülerden biri de bu gökyüzü. Yani gökyüzüyle çok şey simgelenebilir. Böyle koydum ki en azından klibin anahatı ortaya çıksın. Sen kafanda bir anlam bulursun belki. Tabii sembolizmi biliyorsan.

Burası da orman. Orman kişinin aklını sembolize eder. Ormana girersen, aklına girmis olursun. Nerede karşına ne çıkacağı belli değildir.

Orman görüntüsünden sonra uçuşan kuşlar geliyor ekrana. Yani aklında kuşlar uçuşsuyor demek oluyor. Rihanna'da filmin koptuğu anlamına geliyor.

Diyelim ki akıl kontrolündeki köle bir travma yaşıyor, diyelim ki bu elektroşok olsun ki klipte de öyle gösterilmiş. Elektroşoktan sonra kölede hafif kafalılık etkisi baş gösterir. Travmanın etkisiyle kendini çok kasar sonra da travma bittiğinde yorgun düşer. Böylece kafasının içinde oluşan etki aynı böyle kuşların uçup gitmesi gibi hissettirir. Ya da sıklıkla görüldüğü gibi tüylerin havada uçuşması ya da kar yağması. Bunlar hep aynı "hafif kafalılık" hissinin sembolleridir.

Çizgi filmlerde kafasını vuran bir kişinin kafasında kuşlar döner ya o da aynısı.

Balıkların kaçışması da aynı örneği oluşturur.

Rihanna'nın yaptığı bu hareket gariplikteki son nokta ve klibi çok güzel özetliyor diye düşünüyorum.

Yine bir haç, direkt gösterilip daha bir dikkat çekilmiş.

Kapıya doğru hızlı bir gidiş. Yine hızlılık.

Sonra zincirler gösteriliyor. Muhtemelen o kapı kurtuluşun kapısıydı ama zincirlere bağlı olduğu için gidemiyor.

Ağacın arasında ay gösteriliyor. Az önceki ormanda güneş vardı ama bu karanlık olduğuna göre ay diye düşünüyorum. Gece-gündüz temasıyla da siyah-beyaza vurgu yapılmıştır.

Ve güneş-ay sembolleriyle de cinler kastedilmiş olabilir.

Fütürizmin meşhur sembolü dişli çarklar. Tekrar hızlılığın vurgusu yapılmış.

Yürüyen karıncalar.

Böceğimsi görüntüler. Exorcism filmlerinde böceklerin de bir yeri vardır. Banyoda yüzünü yıkarken bir kafanı indirirsin lavabo böceklerle doludur mesela. Bu gibi sahneler çoktur.

Duvarın dibine çöktüğü sahnede Emily dönünce anlaşılır ki Emily aslında böcek yiyordur. Bu tip iğrençlikler araya sokulmazsa olmaz, çünkü bunlar olmazsa olmazlardır. Iğrendirilmen gerekir. Akıl kontrolü iğrenç işkencelerle doludur. Zaten Emily de böcek yahnisine meraklı olduğu için değil, şeytan onu zorladığı için yiyordu. Yüz ifadesinden de belli oluyor.

Korku filmi gibi klibin sonunu getiriyorlar. Rihanna'nın sahne arkası videosunda konuştuğunu söylemiştim. Bu klipteki tarzıyla ilgili de "red carpet goth" diyor. yani "kırmızı halı goth'u". Goth kelimesinin anlamını vikipedi'den kopyalıyorum.

"Çok başarılı, mutlu, ve rahatsız edici her şeyi yoksayan bir toplumun karşısına, hayatın bütün ikilemleri ile karanlık ve aydınlık, iyilik ve kötülük, ölüm, depresyon, var oluşun anlamsızlığı gibi ögeleri bir nevi kutsayan bu altkültür ikilemler olmaksızın hayatın var olmayacağını kabul ederek, karanlık ve sıradışı bir anlayışla kabullendiği bu ikilemleri kutsar."

Bu demek oluyor ki klipteki siyah-beyaz zıtlık teması bu üzere kurulmuş. Klipte de ikilemler, iyi-kötü zıtlığı ve karamsar bir karanlık var. Rihanna'nın kırmızı halı demesi bunu sanatsal bir şekilde sunması, modaya uydurması anlamına geliyor.

Şu sıralar gündemimde şarkılar, analizler ve cinler var. Bunlarla ilgili yazılar yazacağım. Bir de Eminem'le ilgili yazı yazmayı planlıyorum. Siyasete bir ara verdim, malum Diyarbakır ve dershane meseleleri canımı sıkıyor. Taraf olmak istemiyorum. Taraf olmak sadece tartışmaya fazladan bir adam kazandırıyor. Sular durulsun.

Evet bu yazıda da Rihanna'nın gerçekten akıl kontrolünde olduğunu ve cinler tarafından etki altında bırakıldığını ve kontrol edildiğini öğrenmiş olduk. Herkese kendi kontrolü kendinde olan bir yaşam ve iyi geceler diliyorum.